YAZAR: ESRANUR KAYA

Kim var karşımda? Ben miyim bu gördüğüm? Yoksa içimde büyüyüp duran ve sancılarla kıvrılan saf ruhumun yansıması mı bu karaltı? Bu karanlık... Ne zamana dek sürer? Bu siyahlık... Ne zamana kadar renklerini yüzüme vurup durur? Peki ben, nasıl çizerim ömrümün portresini? Kıldan ince bir ipin ucundayım. Dengemi kaybediyorum, gözümden düşmelerim her zamankinden daha sert oluyor. Şu, ilerde açık seçik gördüğüm ince karaltı bana bir şeyler fısıldıyor. Korkularımı, yangınlarımı anlatıyor. Derinlerde, kuytuda köşede sakladığım beni anlatıyor. Oradan buradan çekiştirip yine de dolduramadığım boşluğumu anlatıyor. En okkalısından, en koyusundan, bulutsuz bir tokat atıyor bana. Sonra karaltım gün geçtikçe kalınlaşıyor. Ruhum, kalınlaşıyor. Ben, kalınlaşıyorum. Gözümdeki senlik ve bu belirsizlik kalınlaşıyor. Tüm insanlar, tüm dünya kalınlaşıyor. Gökyüzüne yetecek bir heceyle susuyorum sonra. Haykırışlarım, susuşlarıma devriliyor. Tüm sözlerim, içten bir kırgınlıkla göçüyor memleketinden. Zaman geçiyor, iyileşiyor ve inceliyorum. Görüyorum kendiliklerimi. Sonra gölgemi kaybediyorum yavaş yavaş. Ruhum, güneşsiz bir duldaya çekiliyor. Ben, benden uzaklaşıyorum. En sonunda kayboluyorum. Tüm çizgilerim, tüm şekillerim kayboluyor. Değişiyorum. Denkleşiyorum. Zamanla savaşıyor, renkleşiyorum. Nihayetinde tüm geçmişli hayatım sessizleşip gökyüzünde birleşiyor. Bense hep aynı gerçekliğe savruluyorum. İyi ki oraya savruluyorum. Gölgem; iyi ki oraya alışıyor, iyi ki oraya karışıyor. Ve ben, iyi ki O’na ulaşıyorum.


Yorum bırakın

BİŞNEV DERGİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et